Sondan Durukanoğlu Feyiz’in geliştirdiği “Yeni Eğitim Modeli”
Kadir Has Üniversitesi yeni eğitim modeli nasıl tasarlandı, nasıl uygulanacak, kısa ve uzun vadedeki hedefler, projeler, eğitim, araştırma, bilim teknoloji ve topluma hizmet hedefleri üzerine;
Üniversite sadece belli konularda uzmanlık eğitiminin verildiği bir yer olmamalı; tanımı gereği, öğrencinin evrensel değerlerle bezenip, zamanın gerektirdiği tüm yetkinliklerle donatılıp, özgür bir bireye dönüştürüldüğü bir entelektüel yer olmalıdır. Ancak, geleneksel üniversite eğitim modellerinde hemen hemen tüm alanlarda birinci yıldan itibaren uzmanlık eğitiminin başlaması esastır. Bunun yerine birinci yılda evrensel değerlerin aktarıldığı, zamanın tüm yetkinliklerinin kazandırıldığı, sorgulayıcı ve özgürce düşünen bireyin ihtiyacı olan her türlü sorgulama ve düşünme biçimlerinin aktarıldığı bir yıllık çekirdek program ile öğrencilerde müthiş farklılıklar elde edilebilir. Böyle bir ön eğitimden geşmiş bir öğrenciye ilgi duyduğu alanda uzmanlık eğitiminin verilmesinin çok daha kolay olacağı da aşikardır. Ancak, burada bütün sorun bu çekirdek programın nasıl hazırlanacağı ile ilintilidir. Herşeye sıfırdan başlanılmalı. Katılımcı bir süreçle tüm paydaşların görüşü alınarak, üniversitenin ortak evrensel değerler ve yetkinlikler dokümanı belirlenmeli ve bu dokuman üzerinden birinci sınıfta okutulacak yaklaşık 35 farklı ders sıfırdan tasarlanmalı. Ve bu derslerde hiçbir şekilde yazılı sınav, kısa sınav gibi klasik ölçme-değerlendirme yöntemleri kullanılmamalı. Unutulmamalı ki bu derslerde uzmanlık tabanlı yetkinlikler yerine evrensel insani değerler ve yetkinlikler aktarılması ana hedef olmalı. Bilgiyi ölçmeye odaklanmış klasik ölçme ve değerlendirme yöntemleri ile bu amaça ulaşmak doğal olarak imkansızdır. Sonuç olarak, yüksek öğretimde yeni bir bakış, baştan sona sıfırdan tasarlanmış, öğrenci ve insan odaklı, bireyin müthiş potansiyeline inanan, yaratıcı bir akılla geliştirilmiş yeni ölçme ve değerlendirme sistemlerine dayalı bir müfredatla yeni bir eğitim modeli geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu inanç ve iddia ile göreve başladığım günden (22 Mart 2018) beri Kadir Has Üniversitesinde öğrencisi, öğretim üyesi, idari çalışanları ve mezunları ile birlikte hummalı bir şekilde bu eğitim modelini geliştiriyoruz. Bir üniversitenin çıktısı mezunlarıdır. Bir farklılık yaratacak isek, mezunlarımızla bu farklılığı yaratacağız. Esas soru bunu nasıl yapacağız? Dört yıl içerisinde üniversitede nasıl bir eğitim verdiğimizle tabii ki. O zaman bu eğitimi veren hocalarla bunu birlikte geliştimek gerekir.
Devamını OkuProblem tüm kısıtları ve çıktıları ile doğru tanımlandığında her beyinin aynı çözüme ulaşacağına inanıyorum: Bu da ortak akıl.
O nedenle, her bir öğretim üyesini teker teker ziyaret ettim, sonrasında tüm öğretim üyelerinin katıldığı fakülte toplantıları düzenledim ve şu anahtar soruyu sordum. “Sizce Kadir Has mezununun olmazsa olmaz sahip olması gerektiğini düşündüğünüz evrensel insani değerler ve yetkinlikler nedir?”. Hemen ardından her fakültenin öğrencileriyle bir araya geldim ve benzer soruyu öğrencilerimize sordum “Kadir Has mezunu olarak hangi yetkinliklerle donanmak istersiniz ki mezun olduktan sonra mutlu ve başarılı bir hayatınız olsun?, Hangi evrensel insani değerlerle bezenmiş olmak istersiniz?” Daha sonra idari çalışanlarımızla bir araya geldim. Üniversitenin en temel paydaşlarından biri idari çalışanlarıdır ve idari kadronun tam desteğini almadan herhangi bir politikayı başarıyla uygulamak imkansızdır. Şahsi görüşüm yöneticiler hedefleri doğru ve en önemlisi insan odaklı belirlediklerinde tüm çalışanların gönülden katılımı ve desteğini almakta sorun yaşamazlar. Bu inancla idari personelle de bir araya geldik ve aynı soruları idari personele de sordum. En son paydaş olarak da mezunlarımızla bir araya geldik. Aynı açık ve net soruyu mezunlarımıza da sorduk: “mezun olduktan sonra, deneyimlerinize bakarak, sizler hangi evrensel değerler ve yetkinliklere sahip olmak isterdiniz ki, mezun olduktan sonra hayatınız çok daha kolay olurdu?” Tüm paydaşlardan gelen yanıtlarla dört sayfalık Kadir Has Üniversitesi evrensel insani değerler ve yetkinlikler dokümanını oluşturduk. Bu evrensel insani değerler ve yetkinlikler dokümanını hazırlamadaki diğer bir amacımız da öğrencimizi bir dünya vatandaşı olarak yetiştirmek. Ülkemizde genç nüfusta %20 gibi bir işsizlik oranı varken, öğrencilerimizi sadece kendi ülkemizde iş bulmaya mahkum etmeye hakkımız yok. Günümüzde ülkeler arası sınırların bir önemi kalmadı. İnsan hareketliliği en kolay ve en üst düzeye ulaştı. Hayatı başka yerde kurmak o kadar zor değil artık. Dolayısıyla mezunlarımızı öyle yetiştirmeliyiz ki onları heyecanlandıracak iş, dünyanın neresindeyse bulabilmeli ve o işi alabilmeli. Bunun da yolu öğrencilerimizi evrensel insani değerler ve yetkinliklerle donatabilmektir. Evrensel değerler, tanımı gereği hangi gezegene gidersen git, tüm evrende geçerli olacak değerlerdir: Ülkeden bağımsız, gezegenden bağımsız, canlı insan olarak değerlerimizdir.
Oluşturulan bu evrensel insani değerleri ve yetkinlikleri gruplar altında topladık ve 35'in üzerinde sıfırdan yeni ders tasarımına giriştik. Bu çok ciddi bir iş yükü demek. Bu dersler öyle tasarlanacak ki, içerik evrensel değerler üzerinden oluşturulurken dersin işleniş bicimi evrensel yetkinlikleri aktarabilmeli. Benim Rektör olarak mutlaka müfredatta olması gerektiğini düşündüğüm iki ders isteğim var:
1) İnsanlık Tarihi; bir Kadir Has mezunu insan olarak bu gezegendeki tarihini bilmeli. Devletler tarihinden bahsetmiyorum. İnsan yaratığı olarak 200.000 yıl önce biz bu gezegende var olduk. Ayağa kalktık, kurgu yapmaya başladık, ondan sonra küçük büyük topluluklarla bir arada yaşamaya başladık. Bu toplulukların belli bir düzen içinde bir arada yaşayabilmesi için sosyal ve politik sistemler geliştirdik, süreç içinde geliştirdiğimiz insani değerleri de koruyabilmek adına doğru yanlış bir sürü sistemler geliştirildik ve bugün internet çağına geldik. 100-150 yıl önce geliştirilmiş ekonomik ve politik sistemler bugün artık insanlığın ihtiyacına cevap veremiyor. Ve ben şuna yürekten inanıyorum: yetiştirdiğimiz nesiller, bugün dünya toplumlarının ihtiyaçlarına hiçbir şekilde cevap veremeyen bu ekonomik ve politik sistemlerin alternatiflerini geliştirmek zorunda kalacaklar. İşte mezunlarımız, eğer biz insan olarak bugüne kadar ne tercihler yapmışız ve o tercihlerin sonuçlarının neler olduğunu bilirlerse, bugünden sonraki öngörülerinde en doğru seçimleri yapabilir duruma gelirler ve ben Kadir Has mezunlarının bu alternatif sistemleri geliştiren grubun içerisinde olmasını istiyorum. O nedenle bir insanlık tarihi dersi hazırlıyoruz ve her Kadir Has öğrencisi bu dersi alacak.
2) Algoritmik Düşünme;her Kadir Has mezununun mutlaka ve mutlaka algoritmik düşünme yetisine sahip olması gerekir. Bu ne demek biliyor musunuz? Eğer ben bir şeyi iyi yapıyorsam bunun en önemli sebeplerinden biri fizikçi olmam. Yani? Biz fizikçiler, doğayı doğayla savaşmadan anlamaya çalışırız. Bu bizi çözüm odaklı yapar. Ama bundan da önemli olan şey, ben “computational physics” yapıyorum yani “hesaplamalı fizik” dediğimiz, fiziğin alt dalında araştırma çalışmalarımı sürdürüyorum. Bu bana müthiş bir yeti verdi: bir bütün olarak çözülemeyen çok karmaşık bir problemi parçalara bölüp, parçalar arasındaki ilişkileri görüp, parça parça problemleri çözüp, ana problemi çözecek bir algoritma geliştirme yetisi. O nedenle hesaplamalı bilimciler için hiçbir zaman sistem problemi yoktur. Bizler o sistemi küçük küçük parçalara bölüp, o parçalar arasındaki ilişkiyi görüp, bir algoritmayla o çözülmez denen koca sistem problemlerin çözümlerini buluruz. Bu çok önemli bir yetkinliktir. Günümüzde dünya küreselleşiyor ve izole hiçbir şey kalamıyor. O nedenle problemler giderek karmaşık hale geliyor. Bunun doğrudan sonucu ise herhangi bir karmaşık problemin sistem problemi olarak tanımlanıp, kolaylıkla bir kenara atılır duruma gelmesi. Mezunlarımız algoritmik düşünme yetisine sahip olurlarsa, onlar için en büyük ve en karmaşık problemler çözülebilir problemler olacaktır. Bunun her alanda gerekli bir yeti oladuğuna inanıyorum. Sanatta da gerekli, mühendislikte de, tıpta da, sosyal bilimlerde de. Bu bir sistemin ya da bir bireyin, etkileşim içerisinde olduğu her birimle etkileşimini tanımlayacak, o etkileşimin sonuçlarının ne olduğunu öngörecek ve aradığı o bütüncül çözüme de ulaşmasını sağlayacak bir yetidir. Dolayısıyla, Kadir Has Üniversitesinde “Algoritmik Düşünce 101” diye bir ders açılacak. Bu dersin ilk 6 haftasında hiçbir şekilde kodlama olmayacak. Dersin 6 haftasında her bir alandan hukuktan, mimarlıktan, iletişimden, ekonomiden, uluslararası ilişkilerden büyük bir problem masaya yatırılacak. Bu büyük problem nasıl parçalara bölünebileceğini ve parçalar arasındaki ilişkilerin nasıl kurulacağını gösterecek şekilde önce kavramsal fikir öğrencilere verilecek. Ayrıca her hafta ödevler bir spesifik alanda değil, tüm fakültelerden ödev verilecek ve öğrenci hangi ödevi yapacağını seçme hakkına sahip olacak. Burada amaç ilk 6 hafta algoritmik düşünceyle bir kompleks problem nasıl masaya yatırılır, karmaşık problem nasıl çözülürün “akış” diyagramları kurgulanacak. Yedinci haftadadan itibaren yavaş yavaş kodlamayı öğreteceğiz ve tüm öğrenciler bu dersi almak zorunda olacak. Bunu kurgularken sorumluluğum çok büyük; bu tip derslerde en büyük çekince, dersin bir mühendislik dersine dönüşmesidir. Bunu kesinlikle engelleyeceğiz. O nedenle her hafta her bir fakülteden ödevler hazırlanacak.
Bu iki dersin dışında aşağıdaki üç dersi de ilk yılık ilk döneminde zorunlu yapacağız.
3) Kökenler ve Sonuçlar; Burada temel amacımız insanlığın gelişiminde önemli rol üstlenmiş bilimsel buluşlar neden-sonuç ilişkisi içinde kavramsal olarak anlaşılmasını sağlamaktır. Bu dersi özellikli bir fen dersi yapacak şey, kesinlikle bir formül içermeyecek olması ve tamamıyle temel kavramların anlaşılmasını sağlamaya odaklanması olacaktır. Temel kavramları anlamadan, üzerine düşünce üretmeden, yorumlayamadan işin matematiğine gömülmek yapılabilecek en büyük yanlış. Önce kavramları oturturacağız, daha ilerki dönemlerde matematiksel modellemesine girişeceğiceğiz. Bunu yaparken bambaşka bir modle ile İşlenecek konular; Evren nasıl oluştu, Gezegenimizde yaşam nasıl başladı ve gelişti, Periyodik Tablo, Penisilin, Elektromanyetik dalgalar gibi. Bu dersin içeriğinde hiçbir şekilde formül olmayacak. Önce bilimsel düşünme ve kavramların oturtturulmasını sağlayacağız. Sonrasında gereken bilimsel araçları ilgili alan (bölüm) dersleri içinde vereceğiz. Yani ilerde lazım olur diye öğrenciye hiçbir bilgi yüklemesi yapmayacağız.
4) Evrensel Değerler ve Yetkinlikler; Kadir Has Üniversitesinin paydaşları ile birlikte hazırladığımız KHas Evrensel İnsani Değerler ve Yetkinlikler dokümanında listelenen değerlerimizi aktarmayı düşündüğümüz bir ders olacak. Çok önemli bir fark ile: Her hafta çok çarpıcı vakalar masaya yatırılacak ve bu vakalar evrensel insani değerler bağlamında tartışılacak. Etik felsefesi ya da tarihi üzerine bir ders olmasını özellikle istemiyoruz. Öğrencilerimize evrensel değerler ve etik, vakalar üzerinden verilecek. Tüm öğrencilerimiz çok farklı eğitim ve yetişme geçmişi ile geliyorlar. Öğrencilerimizi buluşturabileceğimiz ortak nokta ancak evrensel insani değerler ve etik olacaktır. Bu dersin temel amacı fikirlerini özgürce ve sesini yükseltmeden, medeni bir şekilde tartışabilen, başkaların görüşlerine saygılı olan Khas mezunları yetiştirmektir.
5) Tasarım; Bu kesinlikle bir obje tasarım dersi olmayacak. Her hangi bir problemin çözüm yollarını aramak bir tasarım problemidir, yaşama dair her şey bir tasarım problemidir. Aslında bu ders Algoritmik düşünme dersinin bir ileri seviyesi gibi uygulanacak. Öğrencinin problemlere daha sistemsel bakması sağlanacak. Hiçbir problem izole değildir. Büyük bir ekosistem içinde var olurlar ve çözüm arayışarı da bu bütüncül ekosistem içinde olmalı. Böylece öğrencilerimize her hangi bir olaya çok farklı perspektiflerden bakabilme yetisini vermeyi arzu ediyoruz.
Birinci yılın ilk dönemi tüm öğrencilere zorunlu olacak. İkinci dönem öğrenciler için ders seçebilecekleri havuz oluşturuyoruz. Her bir fakülteden beş yeni ders tasarlamalarını istedik. Bir koşulumuz oldu: bu dersler öyle bir tatda hazırlanacak ki örneğin mühendislik fakültesinin hazırladığı dersi bir Hukuk Fakültesi öğrencisi alabilecek. Bu havuzumuzda her bölüm öğrencinin alabileceği tatda hazırlanmış 35 ders olacak. Öğrenci girdiği bölüme bağlı olarak bölümün zorunlu dediği 2-3 dersi alabilecek diğer dersleri bu havuz içinden seçecek. Mimarlık, Hukuk gibi alana özel olan koşulları olan bölümlerde serbestlik alanı bırakmak istedik. İkinci dönemin sonunda öğrenci uzmanlık derslerini alabilir duruma gelecek.
Bu 35 dersin hazırlanmasını bir kişi yapmayacak. Her bir dersin ana hazırlayıcısı olacak, bir kişi sorumlu olacak ama her bir fakülteden öğretim görevlisi ve öğrencilerin olduğu komiteler kurulacak, bu dersin ana hazırlayıcısı komitelerden de geri bildirim alarak kendi tasarladığı ders programını hazırlayacak. Ve ders planı hazır olduğu zaman, yani örneğin şu evrensel değerlerin yetkinliklerin ve entelektüel bilginin aktarılacağı dersin adı şu, bu dersin içeriğini oluşturmak için alanında uzman bir kişi sorumlu olacak, o dersi hazırlarken belli periyotlarla derse ait olan komiteyle bir araya gelecek ve ben derse şu alt içeriklerle devam ediyorum, dersi hazırlarken bu evrensel değerler ve entelektüel bilgiler aktarıyorum ama bu dersi öyle bir tasarlayacağım ki şu evrensel yetkinlikleri de öğrenciye kazandıracağım diyecek. Dersler artık bu şekilde planlanacak. Klasik değil, bizim başta belirlediğimiz 4 sayfalık değerler ve yetkinliklerin de yedirileceği bir içerikle bu dersler hazırlanacak. Ders hazırlandıktan sonra gideceğiz, hem sanat hem de iletişim fakültesi öğretim üyelerine. “Sevgili hocalarım, biz bu dersi bu şekilde hazırladık, bu dersin veriliş biçiminde nasıl bir yöntem uygulayacağız?” diye soracağız. Kendi içimizde de yeni yöntemler geliştireceğiz. Bilinen yöntemler tabii ki kullanılabilir. Artık farklı bir nesil eğitiyoruz, bu neslin ihtiyaçları da farklı. Kara tahtanın başına geçip ders anlatma dönemi neredeyse kalkıyor ama bazı derslerde bu hala devam edebilir bir yöntem olabilir. Hiç bir itirazım yok. Ama bir derse hazırlanırken de beraber hazırlanacağız, bu dersin nasıl anlatılması gerektiği konusunda iletişim fakültesi ya da belki de tiyatro bölümüne gideceğiz. “Bunu dramatize edebilir miyiz, drama şeklinde gösterebilir miyiz?” diye soracağız. Bütün fikirlere açık olacağız ve dersin işleyiş biçimi de farklı olacak. Dolayısıyla birinci sınıf bambaşka bir ders program artı öğretme yöntemleri olacak. İki, üç ve dördüncü sınıfta zaten Türkiye'de olmayan bir şekilde projeye dayalı bir eğitim modeliyle çıktımız bambaşka bir insan olacak.
Ayrıca, bu eğitim modelinde temel matematik ve fen dersleri de farklı öğretilecek. Örneğin, matematiğin geleneksel öğretilme biçiminin doğru olduğunu düşünmüyorum. Bir integral, bir türev öğrenciye yüzlerce farklı türev ve integral çözdürerek öğretilemez. İşin kavramı geride kalır. Bugün o integrali, türevi öğrenmiş öğrencilerin kaç tanesinin bunu nerede kullanacağını bilip bilmediğini sormamız lazım. Bir ilkokul çocuğuna toplama, çıkarmayı bir problem vererek; bakkala gitti şu kadar elma aldı şu kadar para ödedi şu kadar armut aldı şu kadar para ödedi kaç parası kaldı diye sorunca çocuk toplama, çıkarma yapması gerektiğini biliyor ve sonuca ulaşıyor. İntegral de sonuçta bir toplama işlemidir. Ama bu öğrencinin bu toplamı nerede kullanması gerektiğini bildiğinden şüpheliyim. Dolayısıyla matematik dersleri de yeniden tasarlanacak. Öyle tasarlanması lazım ki, insanlık tarihinde hangi noktada o güne kadar bilinen matematiksel yöntemler yetmedi de limit, türev, integral lazım oldu ve hangi problemi çözmek için? Bu limit, türev, integraller sadece matematiksel formüllerin üzerinde çalışılan değil, gerçek hayatta, ekonomide bir problem olabilir, sosyal bilimlerde bir problem olabilir, modelleme gerektiren herhangi bir problemde o integralleri kullanacağı ödevler sunulacak ve öğrenci integralin ustası olacak, türevin ustası olacak. Dolayısıyla matematik derslerinin de yeniden tasarlanması gerekiyor. Fen derslerinin bugüne kadar veriliş şekliyle verilmesine kesinlikle karşıyım. Temel Fen dersleri bir içerik içerisinde üretilmesi gerektiğine inanıyorum. Fen derslerinin birinci sınıfta sadece kavramsal boyutta öğretilerek, temel kavramların otutturulmasını sağlayacağız. Temel kavramları öğrenmiş öğrencilerimize uzmanlık eğitimini 2, 3, 4.sınıf larda proje tabanlı bir eğitim modelli ile vererek diğer üniversitelerin mezunlarından çok daha farklı bir mezun olmalarını sağlayacağız.
Çekirdek müfredatı oluşturan bu derslerin ölçme ve değerlendirmesinde kesinlikle geleneksel sınav yöntemleri kullanılmayacak. Daha önce de söylediğim gibi öğrencilerimiz uzmanlık derslerine başlamadan önce sorgulayabilen, argüman geliştirebilen, fikrini karşındakine bağırmadan aktarabilen, medeni şekilde tartışabilen, sözlü sunum yapabilen, yazma becerileri olan yani öğrencilerimizin bir üniversite mezununda arzu ettiğimiz tüm yetkinliklerle donanmış olmasını istiyoruz. Bu yetkinlikleri bugün hemen her derste uygulanan yazılı sınav yöntemleri ile vermek mümkün değil. Tabi bu arada da en önemli yetkinliklerinden bir tanesi de İngilizceyi çok iyi konuşup, yazabilmek. Hiçbir zaman İngilizce bilmeyen bir öğrenciye 1 yılda bu dilin öğretilebileceğine inanmadım ve inanmayacağım. Böyle bir mucizevi çözüm olduğuna da inanmıyorum. İngilizce eğitimi 1+4’tür. Hazırlık sınıfında öğrenciye en temel bilgiler verilir, akademik hayattaki sorumlulukları yüklenebilecek yetkinlikler başlangıç seviyesinde kazandırılabilir. Lisans eğitimi boyunca İngilizce eğitimi devam eder. Bizim çekirdek eğitim programında dil eğitimi İngilizce dersi olarak değil, çekirdek program için hazırladığımız ilk dönem derslerinin içerisine yedirttirilmiş biçimde içeriğe bağlı olarak (content-based learning) verilecektir. Örneğin, insanlık tarihi dersi öyle tasarlanacak ki öğrenci her hafta deneme (essay) yazacak, dönem arası ödevlerle ufak makaleler yazacak, dönem sonu ödevlerle büyük makaleler yazacak. Bunların yanında sunumlar yapacak, tartışma bölümünde düşüncesini kavga etmeden, hoşgörülü bir biçimde fikirlerini nasıl açıklayacağını öğrenecek. Farklı düşünceleri saygıyla dinlemeyi öğrenecek. Ancak böyle ölçme-değerlendirme sistemleri ile öğrencilerimize bugünün bireyinden beklenen beceriler ve yetkinlikleri kazandırabiliriz.
Doğal olarak böyle bir programı çok büyük bir gruba uygulamadan önce çok daha küçük bir gruba uygulamalıyız. Bilinen ders kısımları büyük sınıflarda verilebilir ancak tartışma kısımları kesinlikle küçük sınıflar içerisinde yönetilmeli. Tartışma bölümlerinde en büyük destekçimiz İngilizce hocalarımız olacak. İngilizce hocalarımız tartışmayı yönetecek. Diller okulu hocalarıyla da konuştum, yeni eğitim modelinde onların anahtar rolleri ile ilgili olarak bilgilendirerek, görüşlerini aldım. Çok heyecanlılar. Özellikle lisans eğitimin de önemli bir parçaları olabileceklerini hissetmeleri onları çok mutlu ediyor. Gerçekten çok genç ve bir o kadar da heyacanlı kadromuz var. Bu beni çok mutlu ediyor. İlk pilot uygulama olarak 2019-2020 akademik yılda ilk kez öğrenci alacağımız İnşaat Mühendisliği ve Mekatronik Mühendisliği programları ile mevcut programlarımızdan Elektrik-Elektronik Mühendisliği programına uygulayacağız. İnşaat ve Mekatronik Mühendisliği bölümlerine 0 burslu 20 öğrenci alacağız. Elektrik-Elektronik Mühendisliğine 0 burslu 5, %75 burlu 20 öğrenci alacağız. Bu öğrencilerin yaklaşık ¼’i hazırlık sınıfını doğrudan geçip, lisans eğitimlerine başlayabiliyorlar. Bu bize müthiş bir pilot uygulama fırsatı verecek. Bu uygulama ile lojistik problemler yerine akademik sorunlarımızı tesbit edip, bir sonra yıl gelecek lisans grubuna çok daha iyi hazırlıklı olmamızı sağlayacak. Bir sonraki yıl tüm bölümlere uygulayacağız. Yine ¼’lik bir öğrenci grubu hazırlığı doğrudan geçebilecek. Bu da bize yaklaşık 250-300 kişilik bir uygulama alanı verecek. Orada da uygulama sorunlarını gözlemleyeceğiz ve bir sonraki yıl tüm yeni girişli öğrencilerimiz için hazır bir ortak çekirdek eğitim programına ulaşmış olacağız.
Özellikle vurgulamak istediğim şey, ortak çekirdek programın yanında Kadir Has Üniversitesi olarak Yüksek Öğretimde yeni bir soluk getiriyoruz. İnşaat Mühendisliği, Mekatronik Mühendisliği ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümlerinde yeni eğitim modelimizi uygulayacağız. Artık nesiller değişiyor, nesillerin öğrenme biçimleri de değişiyor. Gelecekte sana lazım olur diye öğrencinin bilgiyle depolanması kadar yanlış bir eğitim sistemi olamaz. Doğru değil ve insan kaynağını çok kötü harcamakla eş değer bir şey bu. Onun yerine, proje tabanlı bir eğitim modeli ile çok farklı bir mezun yetiştirebiliriz. Proje tabanlı eğitim modelinde, projeyi geliştirirken öğrenci neye ihtiyacı olduğunu hissedecek, o ihtiyaç anında bilgilere öğrencinin kendisinin ulaşması sağlanacak. Öğrendiğini de kendisinin yönettiği projelere uygulayarak bilginin kalıcı olmasını sağlayacağız. Ve bu proje herhangi bir şekilde değil, bu proje iş planını hazırlamaktan, işin mühendisliğinin yapımı ve imalatına kadar olabilecek süreçleri kapsayacak şekilde geniş kapsamlı olacak.
2019-2020 akademik yılda ilk kez öğrenci alacağımız inşaat mühendisliği programımız var. İnşaat mühendisliğinde ders programı, müfredat yukarıda bahsettiğimiz eğitim modelini esas alarak hazırlandı. İkinci, üçüncü, dördüncü sınıfta öğrenciler ciddi inşaat projeleri geliştirme sürecini yaşayacaklar ve öğrenciler buradan mezun olduğu zaman yarı profesyonel olarak hayata başlamış olacaklar. Bu her yetiştirdiğimiz öğrenci sektörde çalışmak zorunda demek değil. Ben zaten hiçbir zaman sektöre rağmen sektöre insan yetiştirebileceğimize inanmıyorum. O nedenle yeni kurulacak bölümlerde müfredatlar, elitist yaklaşımdan uzaklaşarak sektörden gerçek mühendislerle, gerçekten bu işte çalışanlarla beraber oturarak, birlikte yazılacak.
İkinci tasarladığımız bölüm de Mekatronik Mühendislği. Burada da benzer şekilde sektörün önemli temsilcilerinin mühendisleri ve bizim üniversitenin akademisyenleri bir araya gelecekler. İkinci, üçüncü, dördüncü sınıfı proje tabanlı bir müfredata dönüştürecekler. En büyük şansımız, böyle bir eğitim modelini 30 yıl önce Türkiye’de uygulayamazdık. Çünkü böyle bir yetkinlikte firmalarımız yoktu. Bugün Türkiye’de “TAI”siyle “ROKETSAN”ıyla “HAVELSAN”ıyla, “MERCEDES”iyle tüm otomativ sektöründeki tüm firmalarıyla ar-genin yapıldığı, geliştirmenin yapıldığı, muhteşem mühendislik firmalarımız var. Bu inşaatta da böyle. Mekatronik için de firmalarla görüştük. Şansımız bugüne kadar projeyi aktardığımda en az benim kadar heyecanlanmayan bir grup görmedim. Bir diğer büyük şansımız sektör bu tip iş birliğine hazır, fişek gibi hazır hem de. Üniversitelerin artık kapılarını sektöre açma zamanı geldi. Mekatronik’te de yazılım, otomasyon, robotik sektörü ve uçak sanayii sektörlerinde uzman yetiştirmek üzere müfredatı geliştireceğiz. Ben bu modelin başarılı olacağına 0 inanıyorum ve sektörlerin değişen ihtiyaçlarına da cevap verecek bir model olduğunu düşünüyorum.
Tabi bütün bu eğitim modellerini geliştirirken, üniversitenin 24 saat yaşayan bir merkez olması lazım. Üniversite sadece derslere girilip, kafelerde vakit geçirilen ya da kütüphanelerde çalışılan bir yer değil. Öğrencinin sosyal yaşam alanlarını da geliştirmemiz lazım. O nedenle planım bir yıl içerisinde makerspace dedikleri bir yeri öğrencilere kazandırmayı planlıyorum. Burada öğrenci bir fikir geliştirirse eğer, geliştirdiği fikri uygulamaya dönüştüreceği fiziksel imkanları sunacağız. Bu make a space uygulamaları genellikle mühendislik ağırlıklı olup, öyle bir tasarlayacağız ki sanat da olacak içinde, mimarlık da olacak, mühendislik de olacak hatta ve hatta sosyal bilimler de olacak. Sosyal konuların tartışılacağı odalar da olacak orada. Fikir üretilecek odalar da olacak. Bunun çalışmalarını yapıyoruz. Öğrenci herhangi bir ürün tasarlamış ise, kafasında bir ürün geliştirmek gibi bir fikri varsa, bizim endüstriyel ürünler tasarımı gibi bir bölümümüz var. Öğrenci öğrenciye destek olacak. Fikri varsa endüstriyel tasarımdan bir öğrenciyi alacak yanına belki bir mühendislik öğrencisini de alacak, oturacaklar ürünü tasarlayacaklar. O ürünü dönüştürebilecekleri 3 boyutlu yazıcıları koyacağız. Lazer kesicileri koyacağız. Ne lazımsa o aletler alınacak ve 24 saat öğrencinin kullanımına açık olacak. Eğer bu öğrenci kısa bir film yapmak istiyorsa onu için gerekli olan bütün yazılımlar ve aletleri de ödünç alabileceği sistemi kuracağız. Çektiği filmi edit edebileceği model odalarını kuracağız. Eğer öğrenci müzikle uğraşıyorsa ve ses kaydı yapmak istiyorsa ya da tekno müzik yapmak istiyorsa bunu yapabileceği odaları koyacağız. Öğrenci mimari tasarım yapmak istiyorsa, kendi stüdyoları olsa da belki 3 boyutlu tasarımların olacağı maket dışında 3 boyutlu tasarım programlarının olacağı modelleme odaları olacak orada ve onun üzerinde de kendi aralarında konferans tartışmaları yapacakları bir kat da olacak. Burada 6 ayda bir ürün geliştiren öğrencilerle sektördeki yeni fikirlere açık insanları bir araya getireceğiz. Öğrenciler projelerini sunacaklar. Belki melek yatırımcı bulacaklar, belki fon bulacaklar burada. Ayrıca biz üniversite olarak fikri olan öğrencilere, lisans öğrencileri için de proje çağrıları yapacağız ve kendisinin bir fikri varsa, o projesini gerçekleştirmesi için küçük de olsa bir fon vereceğiz, o mekanı da kullanmasına izin vereceğiz. Ürününü geliştirip prototipini oluşturduktan sonra da sektörden sonraki insanlarla bir araya getireceğiz. Dolayısıyla bir şey yapabilmesi için mezun olmasını beklemeden, öğrenciyken, birinci, ikinci sınıftayken bile bunları yapacağı ortamı öğrencilere hazırlayacağız.
Bu bir fikri olan öğrenciler için. Ama sosyal olanakları da geliştirmek zorundayız. Ben öğrencilerin tüm grup aktivitelerine çok aktif olarak katılmalarını istiyorum ki bu üniversitede öyleler. Üniversitemiz bugüne kadar o desteği vermiş. Bu öğrenciler Kadir Has Üniversitesi'nin öğrencisi oldukları için ne kadar şanslılar bilmiyorlar. Üniversite yönetimi bugüne kadar öğrencilerin hemen hemen her etkinliğinde gerekli desteği verdi. Bundan sonra da verecek. Klüp aktivitelerini de nasıl yönetmek istiyorlarsa o şekilde kendileri yönetecekler zaten. Sorumlulukları da kendilerine vereceğiz. Kulüpler Birliği diye bir oluşum olacak, yılllık bütçeyi Kulüpler Birliği'nin grubu kendisi dağıtacak ben dağıtmayacağım. Kendi sorumluluklarını alacaklar. Yıllık bütçe belli, o bütçe içerisinde kendi gruplarına nasıl dağıtacaklarına karar verecekler, onun üzerine bir bütçe lazım olursa bana, rektörlüğe gelmeyecekler, kendileri fon bulmasını bilecekler. Böyle bir yapılanmayla, öğrenciyken sorumlulukları verip, sorumlu bir birey olarak gelişmeleri, her türlü olanak bu öğrencilerin profesyonel hayata, akademik hayata, entelektüel hayata, sosyal hayata hazırlamak için kullanılacak.
Her öğrenci sektöre yönelmek zorunda değil. Üniversiteye gelip akademisyen olmak isteyen öğrenciler de olabilir. Biz şunu yapacağız; öğrenci birinci yıldan itibaren eğer akademisyenliği tercih ediyorsa, birinci, ikinci, hatta üçüncü sınıfta bile bunu istediğini fark ederse hiç sorun değil, öğrenci bizde var olan araştırma laboratuvarlardan herhangi birine gidip o laboratuvarda çalışabilecek. Dördüncü yılına kadar bir makalede adı mutlaka olacak. Bunu çok önemsiyorum çünkü öğrenci bir araştırma laboratuvarında çalıştığında; “bir problem nasıl tanımlanır, tanımlanan bir probleme çözüm nasıl aranır, bulduğu çözümü nasıl uygulayabilir?” Bunları uygulamalı olarak öğrenecektir. Bir de arada sırada hocasına yazacağı, gelişmeleri raporlayacağı için rapor yazmayı da öğrenerek muhteşem bir yetkinliğe sahip olacak. Bu öğrenciler ileride araştırmacı olmak zorunda değil ki yani akademiye devam etmek zorunda değil. Böyle bir akademik yolu bile takip eden bir öğrenci, sektörün ihtiyaçlarının çoğuna cevap verebilecek yetkinlikte olacaktır. Dolayısıyla ben sadece sektöre insan yetiştirmeyeceğim, Bizim araştırma, ar-ge alanımıza da öğrenciyi yetiştireceğiz. Şimdi bu lisans eğitiminde benim düşündüğüm programım.